Modern Zaman Peygamberi


İnsan, kaybı da kazancı da eşit paylaşmak istemez. Kaybı ötekileştirip dışsallaştırarak ondan kurtulmak, bu olmazsa, yayarak payına düşeni azaltmak ister. Kazancı ise tam aksine sahiplenerek içselleştirmek, kendinde toplayarak payını artırmak ister. Kaybın ötekileştirip dışsallaştırılmasına en geniş halkadan (tüm insanlardan) başlanır, en büyükten başlayarak istemeye istemeye daha küçük halkalara doğru gelinir. Kayıp, ancak kendinden önceki halkalarda durdurulamaz ise-hiç arzu etmemesine karşın- gelip bizzat kendine ulaşır.  Ölüm gibi, kişiye kadar uzanabilen kayıplara “mutlak kayıp” diyebiliriz. İnsan, görünür vadede kendine ulaşamayacak kayıpları mutlak kayıp saymadığından ders almaz, pay çıkarmaz, kendini değişmeye zorlamaz. Az evvel defnedilen bir insanın mutlak kaybına karşı, taziye evlerinde en dünyevi sıradan meselelerin büyük bir aymazlıkla dillendiriliyor olması bundandır. Ölen başkası olduktan sonra insan ölümden de korkmaz. Melanetlerin öteki kıtalarda, öteki milletlerde, öteki dinlerde,  öteki toplum kesimlerinde kalmasını arzular.
Kazancı ise içselleştirerek sahiplenir insan, önce “ben”den başlar, mümkünde orda kalmak ister, kazancın hepsini talep eder. Ancak bunun mümkün olmaması halinde istemeye istemeye daha büyük halkalara doğru, paylaşımı artırır. Her halkadan, sonraki daha büyük halkaya geçmemek için var gücüyle direnir. Buna gücü yetmez ise paylaşımı yakın çevresi çevresinden başlayarak, ait olduğu toplum kesimi, dindaşları, mezhepdaşları, hemşerileri, hem cinsleri, milleti, nihayetinde zor da olsa acı da verse tüm insanlığa taşır.  Ama bu da hiç mutlu etmez insanı.
Dünya, bu hal üzre bu güne gelmiştir. Bu gün de bu kaide geçerliliğini korumaktadır. Geçerli bu kaideye göre; kendisi için mutlak kayıp düzeyine ulaşmayan açlık aç olanın sorunudur, onun iş bilmezliğinin neticesidir. Fakirlik, fakirin kabiliyetsizliğindendir. Savaşı hep karşı cephe çıkarır, bulaşılmayan savaş savaşanların sorunudur, hastalık hastanın hatasıdır, salgın temiz yaşamayanların karşılaştıkları bir haldir. Düzen, düzen bozucular nedeniyle bozulur. Devletler iç ve dış düşmanlar tarafından yıkılır, dinimizi münafıklar yozlaştırır, ahlakımızı ahlaksızlar bozar. Bu zırvaları uzatmak mümkündür.
İçinde bulunduğumuz bu günlerde her insana nasip olmayacak tekil bir zaman dilimi yaşamaktayız. Covid-19 diye adlandırılan bir virüs tüm dünyayı kasıp kavurmakta. Çin’in Wuhan şehrinde zuhur etti. Hastalık ilk zuhur ettiğinde, eminim Çinliler bile bunu “Wuhanlıların bir sorunu” olduğunu düşünmüşlerdir. Sonra “sorun” tüm Çin’in sorunu haline geldi. Dünyanın geri kalanı bir müddet bunu Çin’in bir sorunu olarak gördüler. O günlerde bazı araştırma sonuçları paylaşıldı alelacele. “Çinliler dünyanın ellerini en az yıkayan topluluğuydu”. Suçlu bulunmuştu. Yetmedi Çinlilerin yarasa yediklerinden, sarı ırka ait olduklarından, ikliminden, coğrafyasından şundan bundan hastalığın ortaya çıkması izah edildi. Lakin bu arsız hastalık Çin’de doğdu ama orada durmadı. Komşu ülkelere, sonra daha uzak ülkelere, okyanusun öteki tarafına, falanca ada ülkesine, falanca çöl ülkesine yayılmaya devam etti. Sıradan insanlara bulaşması yetmezmiş gibi bu melun hastalık; krallara, tiranlara, zorbalara, başbakanlara, milyarderlere bulaşmaya başladı. Bulaşmadıklarına da bulaşabileceğini sırıta sırıta gösterdi.  İşte o an, diğer sıfatlardan ari olarak, insanı insana eşitlendi. Dışsallaştırılamaz, ötekileştirip savıştırılamaz bu hastalık, her bir insanın yakasına yapıştığında insanın mutlak kaybı haline geldi. Covid-19 insanı insana eşitlemekle kalmadı, ötekini görmezden gelmenin beriki için mümkün olamayacağını gösterdi. Hasta olan her bir birey, artık toplumun ortak bir sorunu haline geldi. Onun korunması hepimizin korunması haline geldi. Birinin sağlığı hepimizin sağlığıdır. Kimse kimseye sırtını dönemez. İşçisini riske atan patron hangi deliğe saklanırsa saklansın risk altındadır.
Yoksulu sağlıklı tutamazsanız zengin de güvende olamaz. İnsan, ötekileştirip dışsallaştırarak kurtulamayacağı bir sorunla karşı karşıya kalmıştır. Covid-19 virüsünü yayma ihtimali sıradan insanları devletler ve kurulu sistem nezdinde ne kadar değerli kıldı farkında mısınız? Maske verelim, kolonyanız bizden, evden çıkma maaşını ben veririm, faturaları düşünme sen sağlığını düşün gerisi biz hallederiz… Bunu yaşamak dünyada kaç jenerasyona nasip olmuştur? Ey sıradan insan, covid-19 sayesinde seni yok sayan sistemin gözünde öyle bir değer kazandın ki tadını çıkar. Filistinliler, sokak ortalarında, tüm dünyanın gözleri önünde bizzat birer birer “Ölerek” verdikleri haklı mücadeleye dünyanın dikkatini çekmeyi başaramamışlardı.
Bu günlerde, Covid-19’un huzursuz ettiği zihinlerde gizli bir feryat dolaşıyor. “Ey sistemin müesses lordları, kralları, tiranları, seçkinleri, para babaları sadece sizin binip kurtulabileceğiniz bir Nuh’un gemisi yok. Ya hep birlikte kurtulacağız ya da hep birlikte yok olacağız.”
Kulak verin modern zaman peygamberi Covid-19’a ne diyor size “Yerel savaşlar, diktatörlerin zulmü altında inleyen toplumlar, sömürülen ülkeler, kendi halkına zulmederek  eşkıyaya dönüşmüş devletler, ne pahasına olursa olsun zenginleşmeyi düşünen sermaye, emeğin sömürülmesi, açlık-yoksulluk, ultra zengin hayatlar, sağlık ve eğitim hakkına ulaşımda yaşanan sorunlar, doğanın yağmalanması, eşitsizlik, ayrımcılık, fanatik dinsel ve ırkçı eğilimler… Ucu size uzanacak sorunlardır. Görmüyorsunuz, sorunlara sırtınızı dönüyorsunuz. Sizi uyarmak için geldim. Ertesi günkü planları için güneşin mutlaka doğacağına inanan zavallı insan, gör artık gerçeği. Bu küçük bir uyarıdır. Sırada çok daha vahimleri bekliyor sizi.”


Yorumlar